TGS İZMİR ŞUBE BAŞKANI HALİL İBRAHİM HÜNER'DEN VEDA

Halil İbrahim Hüner'in yayınladığı veda mesajı;

 

VEDA

Sendika sadakattir...

Sendika yoldaşlıktır...

 Sendika örgütlülüktür.

 Örgüt, güçtür, disiplindir, iş barışıdır, emek ister...

 Sendika EMEĞİN ONURU'dur...

 Onur gururla yaptığım görevimden kendi isteğimle ayrılırken, bilgilendirme gereği duydum:

Güneş Gazetesi İzmir Bürosu'nda çalışırken 1984 yılında Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) üye oldum. 1987 yılında işyeri temsilcisi, 1988 yılında da Hüseyin Aslan'ın başkanlığını yaptığı TGS İzmir Şubesi'nde Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim. 1991-1993  yılları arasında TGS İzmir Şubesi Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Güneş Gazetesi kapandıktan sonra 18 ay işsiz kaldım. İzmir'de bir bölge gazetesinden muhabirlik teklifi alınca yeniden mesleğime döndüm. 63 gün izinsiz çalıştığım gazetede TGS İzmir Şubesinin genel kurulu seçimi için izin yaptım. Ertesi gün (pazar günüydü) işe erken saatlerde geldiğimde bir kadın arkadaşım ''gaz odası'' dediğimiz ''sigara bölümü''nde  ''sen sendikacıymışsın. Dün burada fırtına koptu. Bugün veya yarın seni kovarlar. Üzgünüm'' dedi. O gün kimse benimle konuşmadı.

Ertesi gün Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni odasına çağırdı, “seni çok sevdik. Çok çalışıyorsun. Kızın da yeni doğdu. Sendikacıymışsın. Bunu bilmiyorduk. Sendikaya istifanı ver, çalışmaya devam et'' dedi. Elbette sendikadan değil, işten ayrılmayı seçtim. İşin ilginç yanı beni ihbar edenlerin AA’da çalışan ve TGS İzmir Şubesi’nde bir dönem birlikte yönetimde yer aldığımız iki kişi olmasıydı. Daha fazla haklara sahip olmaları için mücadele ettiğim kişiler işten atılmamı istemişlerdi.

Bu kısmı özellikle uzattım; "iş mi, sendika mı?" ayrımı önüme geldiğinde hep örgütlülüğü, sendikayı seçtim.

Milliyet Gazetesi'nde de hiç sendika üyesi yokken, sendika üyeliğimi devam ettirdim. Anadolu Ajansı'nda (AA) 1997 yılında işe başladıktan sonra işyeri temsilciliği ve TGS Genel Merkez Denetleme ve Disiplin Kurulu üyeliği görevlerinde bulundum.

4 Aralık 2011 yılında AA'dan emekli edildikten sonra ''artık rahat ederim, bir tatil kasabasına giderim, dinlenirim'' diye düşündüm. Yaklaşık 35 yıl ''gazeteci yazarsa doğrudur'' ilkesini benimsemiş, haber kaynaklarıyla para pul ilişkisine girmemiş, halkın doğru haber alması için gece gündüz koşturmuş, yurdun ve dünyanın çeşitli yerlerinde, savaşlar ve çatışma bölgelerinde vizor arkasında yaşananları belgelemiştim.

Yani dinlenmeyi çoktan hak etmiştim...

Ancak öyle olmadı.

Benim her zaman, her ortamda yanımda olan, dostum, ağabeyim Nüvit Tokdemir arayıp buluşmak istedi. Nüvit Ağabeyim, Okan Yüksel ustamı da aramış ki ertesi gün buluştuk; Anadolu Ajansı'nın bütün üyelerinin TGS'den istifa ettiğini, TGS İzmir Şubesi yönetiminin de tamamının düştüğünü, sendikanın anahtarının güvenlikçiye bırakıldığını söyledi. Nüvit Ağabeyim, TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi’nin arayıp, “TGS Genel Merkez Disiplin Kurulu üyesi Halil ile görüş, kalan üyelerle bir yönetim yapın ve seçimli genel kurul ile İzmir şubeye sahip çıkın” dediğini anlattı. Okan Yüksel ustam da “bayrak yere düşmez. Bu şube kapanırsa bir daha açılma şansı yok'' dedi.

 

Görev kaçınılmazdı. 19 üyeli sendikanın kapısını açıp, işe koyulduk.  AA İzmir Bürosu'ndan emekli olan TGS Genel Merkez Yöneticisi olarak görünen Halil İbrahim Hüner, Celal Uğurlu ve Nüvit Tokdemir ile Cumhuriyet Gazetesi İzmir Bürosu'ndan İsmail Çetinkaya'dan oluşan yönetim kurulu oluşturduk. TGS İzmir Şubesi Olağan Üstü Genel Kurul yapıp, seçildik.

 

Gazetecilik açısından çok zor yıllarda göreve gelmiştik. Bir yandan Silivri Cezaevi, bir yandan İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde günler, saatler geçirdik. Ercan İpekçi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atila Sertel’in Silivri Cezaevi’ndeki gazetecilerle görüşmek için Adalet Bakanlığı’ndan izin almamıza rağmen her görüşmede ‘’kar yağarken, don atlet’’ bırakılarak arandıktan sonra içeri alınmamızı unutmamız mümkün değil.

 

Gazeteciler işten çıkartılırken, cezaevine atılırken,  ekonomik ambargolar uygulanırken, korkup, sinip, sutre arkalarına saklananlara inat, hep yanlarında, hep alanlarda, meydanlarda olduk.

 

TGS İzmir Şubesi’nin 66 yıllık tarihinde başkanlık görevlerinde bulunmuş Hüseyin Aslan, Okan Yüksel, Levent Bimen, Lütfü Dağtaş, Murat Eştürk, Erol Akıncılar ve Bahri Okumuş’a “TGS Onursal Başkanlık Belgesi” sunarak, vefa göstermeyi de unutmadık.

 

12 yıl TGS İzmir Şube Başkanlığı yaptığım sürede, maddi hiç bir beklentim olmadı; sekreterim, makam arabam olmadı. Yani ‘’sendika ağalığı’’ yapmadım. TGS’nin ekonomik sıkıntı yaşadığı 6-7 yıllık sürede TGS İzmir Şubesi’nin yıllık kirası, stopajı, elektrik, su, telefon, internet giderinin ödenebilmesi için çabaladım. Amaç, teslim aldığımız bayrağı yere düşürmeden taşımayı sürdürmek, hep gönderde tutmaktı.

 

Çünkü biliyordik ki işveren ve işveren temsilcileriyle yönetimsel anlamda içli-dışlı ilişkiye bürünmüş örgütlenmeler, sendikal örgütlenme olmaktan çıkar; emekçinin sorunlarını çözmekten ve hakkını savunmaktan uzaklaşırdı. Geçmişten aldığımız dersler, edindiğimiz birikim her zaman emekten yana tavır almamızı sağladı.

 

Veda ederken bu bilgileri özellikle vermeyi borç bildim.

 

Beni her şart altında destekleyen TGS İzmir Şubesi üyeleriyle, yönetimlerimde bulunan Okan Yüksel, Nüvit Tokdemir, Celal Uğurlu, İsmail Çetinkaya, Seyhan Kurtman, Belma Yücel, Esra Kapar, Engin Tatlıbal, Sercan Özipekçi’ye, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’a, TÜRK-İŞ 3. Bölge Temsilciliği görevlerinde bulunan Hasan Hüseyin Karakoç ve Hayrettin Çakmak’a, TGS önceki dönem Genel Başkanı Ercan İpekçi’ye,  Atila Sertel, Aylin Suphandağlı ve Misket Dikmen’e teşekkür ediyorum. TÜRK-İŞ 3. Bölge Temsilciliği görevi sırasında vefat eden Süleyman Yıldırım’ı da rahmetle anıyorum.

 

Görevi 19 üyeyle almıştım, 142 üyeyle teslim edeceğim.

Kurumlar kalıcı, kişiler gelip geçicidir.  Aslolan, baki olan kubbede hoş seda bırakmaktır.

Hepinize Eyvallah… 
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner163